ONUNCU YILDA SORUNLAR AYNI:
HAKLARIMIZ "HÂLÂ" İHLÂL EDİLİYOR!

Avrupa Birliği "hasta hakları günü"nü ilk kez bu yıl gerçekleştirdi. Oysa bu ülkede Hasta Hakları Günü bundan tam "on yıl" önce ilk kez ilan edilmiş ve tüm topluma duyurulmuştu.

O zaman tek bir "sivil örgütlenme" vardı. Bugün onlarcası var! O zaman resmi olarak yalnız bir "yönetmelik" vardı, şimdi bakanlık başta olmak üzere sağlık kurumlarında "hasta hakları birimleri ve kurulları" var.

Ama "sağlık hakkı ve hasta hakları" gerçek anlamda var ve gözetiliyor mu? HAYIR!
Ama hasta ve yakınları açısından durumda bir değişiklik var mı? HAYIR!

Beş yılı aşkın süredir uygulamaya konulan "sağlıkta dönüşüm programı"na rağmen bu ülkenin insanının sağlığı ne durumda, sağlık kurumları ne durumda, sağlık hizmeti ne durumda, birlikte bakalım:

Hâlâ nüfusun büyük bölümü etkin ve nitelikli bir sağlık hizmetine ulaşamıyor.Çünkü tüm unsurlarıyla "birinci basamak sağlık hizmetleri" artık yok! Sağlık hizmeti yalnız tedavi edici hekimlik hizmetine indirgenmiş ve bu da "sağlık ve sağlıklılık" için değil "hastalık ve sağlık piyasa"sı için sunuluyor. Dolayısıyla hâlâ hizmete ulaşabilmek için her gün "giderek büyüyen bedeller ödemek" gerekiyor.

Hâlâ o hizmeti alırken "insan ya da yurttaş" değil tuhaf bir "mahlûk ya da müşteri" sayılıyoruz. Çünkü "sağlığa" başka bir yerden "kârdan ve kazanç" cephesinden yaklaşılıyor. Kamu ve özel sağlık kurumlarının hemen hepsi bir çeşit "ticarethane"ye çevrilmiş durumda. Cebinde parası olmayan ve SGK primini ödemeyen hiç kimse hizmete ulaşamıyor. "Daha çok kâr ve kazanç uğruna" bir anlamda kandırılıyor ve dolandırılıyoruz. Tıbbi uygulama ve işlemlerde hâlâ bilgilendirilmiyoruz, hâlâ aydınlatılmıyoruz, hâlâ aydınlatılmış onamımız alınmıyor! Sağlık kurumlarının çoğunda hâlâ mahremiyetimiz ihlâl ediliyor! Sağlık kurumlarının yöneticileri ve onlarla birlikte davranmayı yeğleyen bazı sağlık çalışanlarıyla ilişkilerimizde sorunlar var; hâlâ güler yüz görmüyoruz, hâlâ yanlış, yanlı ve haksız muamelelere maruz kalıyoruz! Sık sık basına yansıyan örneklerde de görüleceği gibi hâlâ tıbbi kötü uygulamaların mağduruyuz, sağlığımızdan, organlarımızdan, bedenimizden ve canımızdan oluyoruz.

Yanlışlıkları görüyoruz, hak ihlâllerini fark ediyoruz, ama hâlâ başvuru hakkımızı çok zor ve büyük çabalar harcayarak, o da kısmen kullanabiliyoruz, pek çok durumda bizi mağdur edenler haklı çıkıyor, bizler haksız ve sorumlu oluyoruz...

Hükümetler anayasada yazılı olan "sosyal devlet" olmanın gereklerini bir yana koymuş durumda; sağlığı bir yük olarak görüyorlar, sağlık hizmetini ancak ödeyenin ulaşabileceği bir hizmet biçiminde sunuyorlar, böyle sunulmasına izin veriyorlar. Anne ve çocuk ölümleri hâlâ düşmüyor, geniş toplum kesimlerini ilgilendiren bulaşıcı hastalıklar hâlâ çok ciddi bir sorun, gelir dağılımındaki adaletsizliğin yarattığı "yoksulluk, açlık, beslenme yetersizliği, işsizlik, savaş ortamı" hâlâ bizi hasta eden ve sağlıklılığımızı elimizden alan durumlar ama bunlarla ilgili hemen hiçbir şey yapılmıyor.

Sağlıksızlığımızla baş başa ve yalnız durumdayız.

Oysa bizler "hâlâ" insanız! İnsanlar haklarıyla vardır. Hakları olmadığında da, ya da haklarının gereği yerine getirilmediğinde de gelişmiş, uygar bir toplumdan, insanca bir toplumsal düzenden söz edilemez. Sağlık hizmetleri bir toplumun gelişmişlik düzeyini gösterir. Dünyanın en büyük 17’nci ekonomisine sahip bir ülkenin insanları olarak ülkemizdeki sağlık hizmeti düzeyinin bize yakışmadığını vurguluyor ve başta hükümet olmak üzere tüm ilgili kesimlere sesleniyoruz:

"Etkin, nitelikli, parasız ve ulaşılabilir bir sağlık hizmeti hepimizin hakkıdır.
Sağlık hakkımızın ve hasta haklarının gerekleri yerine getirilmelidir! "

 

Hasta Hakları Platformu, Sağlık Hakkı Hareketi Derneği, Halkların Sağlık Hareketi-Türkiye,
İnsan Sağlığı ve Eğitimi Vakfı, Manisa Sağlık Hakkı ve Hasta Hakları Derneği,

 

ENSON 24.08.2008 TARİHİNDE GÜNCELLEŞTİRİLMİŞTİR.
BU SİTENİN HER HAKKI MAHFUZDUR.
KAYNAK BELİRTEREK ALINTI YAPILABİLİR.