GERİ

 


SACHS'IN HASTALIĞI
"YAZILI OKUMALAR"

16. "Bir doktor çok yazı yazar"

Dr. Bruno Sachs'ın çalıştığı bölgenin adı "Play" ama o bazı şeyleri kendi bölgesinde değil de hemen yakındaki başka bölgede bulunan bir "gazete-kırtasiye" dükkânından alışveriş yapıyor. Bu bölümde dükkânın sahibi "Bay Roubaud"un Dr. Sachs'a ilişkin gözlemlerini okuyoruz. Bay Roubaud bizlere bir çok doktor için benzerleri anlatılabilecek bir akşam üstü alışverişini anlatıyor, sergiliyor.

Anlatırken de gazete, dergi, kırtasiye malzemesi, video film bakan ve bazı gereksinimlerini karşılayan "okur-yazar Bruno Sachs"tan söz ediyor.

Hekimler okumalı ve yazmalı. Hekimlik bu ikisini de gerekli kılan bir meslek.

Bir kere mesleki açıdan böyle. Bir hekim "tıbbi bilgisini" sürekli güncellemeli ve yenilemeli. Bunun için mesleki kitapları, dergileri, yayınları izlemeli, okumalı. Bilimsel etkinliklere katılmalı, belirli dönemlerde tıbbi gelişmelere koşut düzenlenen kurslara, "yenileme, hatırlama eğitimlerine" katılmalı. Bunlar doktor olmanın gerekleri.

Bir doktor aynı zamanda yazmalı. Gördüklerini öğrendiklerinden bilimsel sonuçlar çıkarmalı ve bunları yazarak meslektaşlarıyla paylaşmalı. Böylelikle tıbbi bilgiyi çoğaltmalı ve geliştirmeli. Çünkü tıpta "hastalık yoktur, hasta vardır". Her hasta da bu anlamda çok önemli bir bilgi kaynağıdır. Her hastaya her hekim ulaşamayacağı için, ulaşanlar onların bilinmeyen ve farklı yönlerini anlatmalı ve diğer meslektaşlarının yararlanmalarına sunmalıdır.

Tıbbi bilgiyi "keşfetme, geliştirme, kaydetme ve yayma" görevinin yalnız akademisyenlerin, araştırmacıların yapmaması gerektiğini her hekim bilir. Ama bunu bilmek yetmez; aynı zamanda yaşamında gerçekleştirmesi de gereklidir.

Hekimlik öncelikle tıbbın uygulanmasıdır. Ama onunla birlikte bu uygulamadan yola çıkarak bir "bilgi yaratma, üretme ve öğrenme/öğretme" sürecidir de. Hekimlerin hizmetlerinden yararlananlar da bunu bilmeli ve unutulmamalıdırlar.

Onun için hekimler okumalı ve yazmalıdır. Bu onların hem görevlerinin hem de sorumluluklarının gereğidir. Bir hasta hekiminin önünde bir bilimsel kitabın "açık olduğunu" görürse, ya da onu "okuduğunu" fark ederse, ya da bir bilimsel etkinlikte olduğunu duyarsa onun bilgisizliğini veya bilgisinin yetersizliğini değil, tersine iyi bir hekim olduğunu düşünmelidir.

Bu çabaların onun mesleği için, hastaları için, yani kendisi için gerekli olduğunu düşünmeli ve onun iyi bir şeyler yaptığını görerek sevinmelidir. Eğer sürekli ilişkide olduğu bir birinci basamak hekimi bu tür "öğrenme ve öğretmeye dair" işler yapmıyorsa da sormalı: "Doktor sen bilgini nasıl tazeliyorsun" demelidir.

Ülkemizde ne yazık ki, tıp fakültelerinde öğrendikleriyle yetinen ve hekimliklerini böyle sürdüren o kadar çok hekim var ki. Ve yine "ne yazık ki" ne mezun oldukları, onlara "hekimlik" diploması veren okullar, ne o diplomayı onaylayan "resmi makamlar"(*) , ne de o hekimleri izlemek ve denetlemekle yükümlü "meslek örgütleri, tabip odaları" onların bilgilerini güncelleyip güncellemediklerini, izlememekte ve sormamaktadır. Yalnız Akademik kariyer yapan hekimler için böyle bir kontrol söz konusudur.

Bana göre bir hekim, biri genel tıp, diğeri kendi ilgi duyduğu ya da uzmanlık alanıyla ilgili olmak üzere yılda en az iki "bilimsel eğitim etkinliğine" katılmalı, yine birisi "genel tıp" diğeri de "uzmanlık ya da ilgi duyduğu alanla" ilgili olmak üzere iki bilimsel yayını düzenli olarak izlemelidir. Dahası bunları okumak ve eğitimini sürdürmek de bir hekimin günlük çalışma programının içinde yer almalıdır.

Dolayısıyla hekimlerin bu yönden kontrolü de gerekli ve iyi işleyen bir sistem kurulana kadar "ondan hizmet alan hastalar ve yakınları" tarafından yapılmak durumundadır.

Ancak bunun o hekimleri üzecek, rencide edecek ya da kızdıracak şekilde de değil de, dostça ve bunun sonuçlarından olumsuz etkilenecek bir kişi olarak ve "hekim seçme hakkı"nın bilincinde olarak yapılması gereklidir. Bu ölçütler başka bir çok unsurlarla birlikte bir ilk basamak hekimi seçerken mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.

Bence hasta ve yakınları, hekimlerine yönelik olarak, gerek onları seçerken, gerekse hizmetten yararlanırken bu bilgileri, hem izleyerek, hem de sorarak öğrenmeli ve buna göre davranmalıdırlar.

Hekimler de "eğitim ve öğrenimleri"yle ilgili yaptıklarına dair bilgileri hizmet verdiği kişilere düzenli olarak iletmeli, onların bu faaliyetlerini izlemelerini kolaylaştırmalıdır. Bunlarla ilgili "mevcut durumu görünür kılma" olanaklarından mutlaka yararlanılmalı, dahası bunlar zorunlu kılınmalıdır. Örneğin hekimlerin bu yöndeki durumlarını izlenebildiği bir bilgi sayfası her meslek odasının kendi internet sayfasında o hekime ayrılmış bir bölümde herkese açık olarak sunulmalıdır. (**)

Hekimlerin "okuma ve yazma" etkinlikleri yalnız "meslekleriyle" sınırlı da kalmamalıdır. Çünkü bu etkinlikler de hekimin yine mesleğini uygularken gerçekleşecek "insani ilişkilerini" besleyecek, belirleyecek ve geliştirecektir. Bunlar da izlenmeli ve bilinmelidir. Çünkü bunların tümü o hekimin yalnız nasıl bir hekim değil, nasıl bir insan olduğunu da göstermektedir.

Bu nedenle kendi deneyimlerim ve bunlardan kaynaklanan kanaatlerimi paylaşırsam şunları söyleyebilirim:

Bana göre bir hekim her ay en az "bir mesleki olmayan bir kitap okumalı", ilgi duyduğu alanlarda en az "bir dergi" izlemeli, sinema, tiyatro ya da dinleti gibi en az "iki etkinliğe katılmalı ya da izlemeli", daha önce görmediği ya da gitmediği bir yere yılda "iki seyahat" yapmalı; mesleği dışında "başka bilim dalları, spor, sanat, eğlence vb." gibi ilgi duyduğu bir alanda "entelektüel ya da bedensel bir etkinliği" sürekli ve düzenli olarak sürdürmelidir.

Ben bir hekimin tüm bunları gerçekleştirdiği zaman "gerçek bir hekim" olacağını ve onun sunduğu ya da gerçekleştirdiği hizmetin "iyi hekimlik" için gereken unsurları içerdiğini düşünüyorum. Bilgisi ne kadar çok olursa olsun, bunları yapmayan bir hekimin de "çok iyi bir hekim" olamayacağını vurgulamak istiyorum.

Bunlar da onun hem mesleki hem de yaşamsal motivasyon ve yenilenmesi için gerekli etkinlikler arasında kabul edilmelidir. Bununla ilgili zaman ve ekonomik kaynaklar da onun tıpkı hizmetini verebilmesi için gerekli diğer harcamaları gibi zorunlu harcamalardan sayılmalıdır. Hekimler bunları gerçekleştirme olanaklarının çok fazla olmadığını da görüyorum. Ama bunların gerekliliği kabul edilir ve talep edilirse gerçekleşeceğini de biliyorum. Eğer hekim de onun hizmetinden yararlanan da birlikte isterlerse, gerçekleşmeyecek iş, aşılamayacak engel yoktur.

Bay Roubaud Dr. Sachs için bu noktaları bizlere gösteren, bilmemizi kolaylaştıran bir anlamda "turnusol" kağıdı gibi işlev gören insanlardan birisi. Bir hekimden hizmet alacak insanların da hizmet alacakları hekimleri bu yönlerden de izlemelerinin, bunların eksiksiz olduğunu istemelerinin, en azından bir "soru olarak" ortaya atmaları ve gündeme getirmelerinin çok gerekli ve önemli olduğunu düşünüyorum.

Bunları tartışmak değil, bilmek ve yapmak gerekiyor. Hem de beklemeden. En yakınınızdakinden başlayarak hem de!

Kasım 2008/Alihocalar

___________________
(*) Diplomanın onaylanması zorunlu bir işlemdir. Çünkü bir hekim kamuya hizmet etmektedir ve kamu adına dü-zeni oluşturup izleyenler ve işlemlerin düzene uygun olmasını sağlamakla görevli olanlar kamuya yönelik bu görevleri nedeniyle bunu yapmalıdırlar. Ancak bizde bu "onaylama" işlemi, bunun asıl muhatabı olması gereken "meslek örgütleri" tarafından değil de "idari anlamda" sorumlu olan Sağlık Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Doğrusu "meslek örgütleri"nin bunu yapması ve hekimleri sonradan da izlemesidir.
(**) Bu konuda hazırlanmış bir özel bilgi formu örneğini kitabın sonunda bulabilirsiniz.

 

GERİ

 

BU SİTENİN HER HAKKI MAHFUZDUR.
ANCAK KAYNAK BELİRTEREK ALINTI YAPILABİLİR.