GERİ

 


SACHS'IN HASTALIĞI
"YAZILI OKUMALAR"

17. Hekimlerin birbirlerine yönelik tutumları

Tıbbi deontolojik kurallarda hekimlerin birbirlerine yönelik tutum ve davranışları oldukça net tanımlamalarla belirlenmiştir. Gündelik pratikte bu kurallara ne kadar uyulduğu ise hem hekimler arasında hem de hizmetlerinden yararlanan insanlar arasında bitmeyen bir tartışma, zaman zaman da kural dışı davranışların izlendiği bir çatışmadır.

Bu konuyu gündeme getirmemin nedeni kitapta okuduğum şu diyalog oldu:

       "Bayan Destouches: Aa! Eğer beni kurtarmasaydınız, şimdi nerede olurdum hiç bilmiyorum.
Dr.Sachs: Evet, aslında sizi kurtaran cerrahtı.
Bayan Destouches: Evet,Dr. Lance'a da çok şey borçluyum, ama beni onun bölümüne gönderen sizdiniz.
Dr.Sachs: Hımm... Bu yapılabilecek tek şeydi, hangi doktor olsa aynı şeyi yapardı. Tıkanma vardı, sizi öyle bırakamazdım."

Herhangi bir hekimin, hastasıyla birlikteyken bir başka hekim hakkında düşüncesini belirttiği bu tür bir diyalogu hiç yaşadınız mı bilmiyorum. Ama hekimlik yaptığım dönemlerde pek çok hastanın bana söylediklerini anımsıyorum:

-"Böyle reçete, tedavi olur mu!",
-"Onun doktorluğundan kuşku duymak gerekir.",
-"O nereden bilecek..",
-"Öyle doktor olur mu!"....

Bu örnekleri artırmak olanaklı. Özellikle muayenehanesinde çalışan birçok doktorun, başka meslektaşları hakkında böyle söylediklerini duymuşuzdur. Eğri oturup doğru konuşayım. Ben de meslektaşlarım hakkında, daha çok başka yönleriyle ilgili olmak üzere zaman zaman böyle değerlendirmeler yaptım. Aktif hekimliği bıraktıktan sonra bu noktada çok daha fazlasını da yapıyorum.

Özellikle "para"yla ilişkileri, "hasta ve yakınlarına" yönelik tutumları, "mesleki bilgilerini geliştirme" açısından yapmadıkları, "dünyaya, ülkeye, mesleklerine ve çevrelerine yönelik" ilgisizlikleri bu değerlendirmeleri yaptığım konuların başında gelir.

Ama bu düşünceleri onların muhataplarına "doğrudan ifade etme" noktasında çoğu hekim herhangi bir davranış göstermez. Öyle olunca da söylenenler "dedikodu"dan öteye gitmez. Bu da hastaların gözünde hem hekimlik mesleğinin, hem de hekimlerin olumsuz değerlendirilmelerine yol açar.

Oysa bir sorunu çözmek, bir değişimi sağlamak için önce onu "görünür hale" getirmek gerekir. "İfade" ise bunun en kolay yollarından birisidir. Tabii "yerinde, zamanında, doğru ve güzel" bir şekilde yapılırsa.

Hastalar ve yakınları da da kendilerine dönük herhangi bir olumsuzluk yaşadıklarında bunun tam tersini ifade ederler; benimsene düşünce genellikle şöyledir:

"Hepsi aynı tabii birbirlerini kollayacaklar, birbirlerinin aleyhinde bir şey yaparlar mı!"

Bunu doğuran davranış da çoğu zaman hekimlerin tutumlarından kaynaklanır. Ortada ciddi bir sorun yokken birbirleri hakkında kolayca atıp tutan hekimler, ciddi bir sorumluluk doğuran tutum ya da somut bir yanlışlık varsa bunu ifade etmek ve doğrulamak yerine, doğrudan sözle ifade edilerek sahiplenilmese bile "kol kırılır, yen içinde kalır" düşüncesi doğrultusunda davranılır, olaydaki sorumluluk küçültülmeye veya "sistemden kaynaklanan nedenlere" bağlanmaya çalışılır ve sıklıkla da sessiz kalınır.

Oysa hekimler arasındaki ilişkilerde geçerli olan "etik ve deontolojik kurallar" ne kayıtsız koşulsuz bir hekimden yana oluşla meslek şövenizmi, ne de "en iyisini ben bilirim, benden daha iyisi yoktur" duygu ve düşüncesiyle kendini beğenmişliği olumlar.

Bu konuda ilke ve kuralları ortaya koyan 1961 tarihli "Tıbbi Deontoloji Tüzüğü", 1998 yılı başında değiştirilmek ve günün koşullarına uygun hale getirilmek üzere Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından yeniden düzenlenmiş, 1998 Ekim ayında Ankara'da toplanan TTB 47. Olağanüstü Genel Kurulu'nda görüşüldükten sonra son şeklini almıştır. Gerekli yasal süreçler tamamlandıktan sonra, TTB'nin Tıp Dünyası adlı 15 günlük gazetesinin 1 Ocak 1999 tarihli nüshasında yayınlanmış ve 1 Şubat 1999'dan başlayarak geçerli hale getirilmiştir. "Hekimlik Meslek Etiği Kuralları" adını taşıyan bir tür bağlayıcı "yönetmelik" niteliğindeki bu metnin "Üçüncü Bölüm"ündeki beş maddede "Hekimler Arası İlişkiler" ele alınmaktadır.

Metnin "Meslektaşlar Arasında Saygı" başlığını taşıyan 16. Maddesinde "Hekim, kendi meslektaşlarını mesleki yönden onur kırıcı ve haksız saldırılara karşı korur" denilmektedir.

Yine aynı bölümde "Odaya Bildirme Yükümlülüğü" başlıklı 20. Maddede ise "Hekim meslektaşları ile meslek uygulaması konusunda uzlaşmaz bir anlaşmazlığa düştüğünde ya da tıp etiği açısından yanlış davranan bir meslektaşının bu davranışını kasıtlı bir biçimde sürdürmesi durumunda yerel tabip odasına konuyla ilgili bildirimde bulunur" şeklinde bir düzenleme yapıldığı görülür.

Bu kurallarda savunulan hekim tipi mesleğinin tüm ilke ve kurallarını uygulayan ve olabildiğince az yanlış yapan, işini yaparken hem mesleğin değerini hem de hastanın iyiliğini ve gereksinimlerini hiçbir başka düşünce ve kaygı gütmeden en önce ve en üstte tutan nitelikte bir hekim tipidir.

Diğer hekimlerle ilgili tutum ve davranışları yalnız o hekimleri değil, hekimlik mesleğini ve dolaylı olarak tüm hekimleri etkiler. İşte bu nedenledir ki hekimlerin öncelikle birbirlerini denetlemeleri en temel görevleri arasındadır.

Yapılması gereken bir tüzükte kısaca ifade edilen kuralların tümünün irdelenerek arkalarındaki anlamların ve o anlamların karşılık geldiği gerçeklerin yeniden irdelenip ortaya konulması, bilinçli bir şekilde tutum ve davranışlara yansıyacak kadar öğrenilmesidir.

Tıp fakültelerinde verilen tıbbi etik ve deontoloji derslerinde anlatılan konuları birer teorik metin olmaktan çıkarıp yaşamda kendisini bulan uygulanan kurallara çevrilmesi gereklidir.

Bir başka hekime danışma amacıyla hasta gönderilmesinden, kendi alanıyla ilgili olarak bir başka hekimde saptanan eksik, yanlış bilgilerin düzeltilmesi için çaba harcanmasına, hastalanan hekimlere yönelik nasıl davranılacağından, hekimliği öğretenlere yönelik tutum ve davranışlara kadar her türlü ilişki yeniden düşünülüp tartışılmalı, varılan sonuçlar gündelik pratikte uygulanmalıdır.

Hekimlerin sahip oldukları akademik unvânların, alınan titrlerin, bulunulan makam ve mevkilerin, verilen görev ve sorumluluklar ne olursa olsun "önce hekim" olunduğunun ve hekimliğin kural ve ilkelerinin her şeyin ötesinde belirleyici olması gerektiğinin göz ardı edilmemesi çok önemlidir.

Kuşkusuz "hasta ve yakınlarının" dilekleri, talepleri, uyarıları ve tepkileri de bu süreçlerde rol oynamalı, onlardan da bir şeylerin öğrenilebileceği düşüncesi her an akılda tutulmalıdır.

Tüm bunların ardında, altında ve derininde aslında "iyi, doğru ve güzel" bir insan olmanın başarılması için gerekli olanlar yatmaktadır.

Hekimler insanların sağlıklarını sürekli kılma noktasında bir tür aracıdırlar. Ama sağlıklılığı sürdürmek için önce "sağlıklı ilişkileri var etmek" gerektiği akıldan çıkarılmamalıdır.

Aralık 2008/Alihocalar

 

GERİ

 

BU SİTENİN HER HAKKI MAHFUZDUR.
ANCAK KAYNAK BELİRTEREK ALINTI YAPILABİLİR.