GERİ

 


SACHS'IN HASTALIĞI
"YAZILI OKUMALAR"

20. Bekleme salonunda

Sachs'ın Hastalığı kitabının "1" no'lu bölümünün başlığı "Bekleme Salonunda"ydı. "20." Bölümde de aynı başlık var. Çünkü bu bölümde de aynı hasta izliyor, görüyor, gözlem ve düşüncelerini bizlerle paylaşıyor. Kitabın sonuna kadar bu bölümde "yazan" hastanın Dr. Bruno Sachs'ı beklerken yine zaman zaman bizlerle olacağını görecek ve düşüncelerini öğreneceğiz.

Bu ikinci "bekleme salonunda" bölümünde bizdeki bekleme salonlarına dair düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Geçerken şöyle bir bakmayı kastetmiyorum; "sizi bekleyen" insanların bulunduğu poliklinik bekleme salonları gibi yerlere dışardan, şöyle bir alıcı gözüyle baktınız mı hiç?

Hemen yanıt vermeyin. Durup bir düşünün: Önce böyle bir şey oldu mu yaşamınızda onu irdeleyin.

"Birilerini, hem de çok sayıda birilerini beklettiniz mi hiç?"

Bir otobüs kalkmak üzereyken, ya da bir yemek masasında, derse başlamak için sizi bekleyen bir sınıf doluşu öğrenciyi, ya da muayene olmak için sizi "dört" gözle bekleyen hastalarınızın olduğu bekleme salonlarını.

Bir sevgiliyi beklemek ya da bekletmek gibi bazı "güzel bekleme"ler de olabilir insan yaşamında. Ama bunun bile aşırısından kimsenin hoşlanmadığını, çiftler arasındaki en büyük sorunların bundan kaynaklandığını en azından bir anımsayın.

Soruyu şöyle de sorabilirim kuşkusuz:

"Birisini, başka birileriyle birlikte beklediniz mi hiç, bekleme salonlarında?"

Dahası kendinizin değil, orada bekleyenlerin arasında oturup, ne yaptıklarını, neler konuştuklarını izlediniz mi?

Ya da beklerken onlarla beklemeye dair duygularını düşüncelerini öğrendiniz mi hiç?

Bir yolu olsa da bunu hepimiz ve her zaman yapabilsek . Hekim olalım ya "bekleten" birisi olalım ne çok şey öğrenirdik. Kendimize, çalıştığımız kuruma, hastaların bizlere söyleyemediği duygu ve düşüncelerine dair.

Bir çok film yönetmeninin bunu hep çekmek istediğini biliyorum. Bu belki de eğitimin bir parçasıdır. Sık yapılan "öğrenme uygulamaları"dan birisi olduğunu düşünüyorum. Örneğin tiyatrodan biliyorum. Gençliğimde bir dönem tiyatroyla uğraşmıştım, çalışmalarda bu da sık yaptığımız "temrin"lerden birisiydi bu.

Bekleme salonlarında kendiliğinden bir ülkenin, bir ülke insanının, toplumun küçük bir modeli oluşur. İstatistiksel olarak doğru seçilmiş bir örnek küme gibidir, hemen her zaman. Ulaşım araçlarını beklerken, bir gösteri vb. bir etkinliği izlemeyi beklerken, bir hizmet almak için sıra beklerken, bekleyenlere bakıp, onları izlerseniz o ülkeye ve topluma ilişkin çok şey öğrenirsiniz.

Hekimlerin de bunu sık sık yapmalarında yarar olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu gözlem hekimlere, başkalarını gözüyle kendilerine, hekimlik mesleğine, sağlık hizmet sistemine bakmayı sağlar. Üstelik bunu yalnız hekimler değil, sağlık alanında hizmet veren herkes, sağlık bakanından, en alt düzeydeki personele kadar herkes yapmalıdır. Görecekleri, öğrenecekleri çok şey olacağından eminim.

Bu söylediklerimi bekleyenler, beklemek zorunda kalanlar çok iyi biliyorlar.

"Beklemek" iyi bir şey değildir. Dolayısıyla "bekletmek" de!

Beklememek, bekletmemek gerekir. Çünkü sahip olduklarımız içinde "harcadığımız ama geri kazanamayacağımız tek şey zaman"dır. Bu konuda yapılmış kimi hesaplamalar var. Modern toplumlarda insanların zamanlarının çok önemli bir bölümü bekleyerek ya da bekleterek geçiyor.

Herhangi bir şeyi beklerken geçen zaman kayıptır. Yaşamdan, kendimizden kayıptır. Ürettiğimiz toplumsal değerden, dünya varlığından bir kayıptır. Bir tür hazır yemedir, tüketmektir. Geçen, harcanan zaman değildir aslında; bizden ve yaşamdan gidenlerdir. Buna hiç kimsenin, hiç birimizin hakkı yoktur.

Ne yazık ki bizim gibi ülkelerde bunun için bir sistem oturtulamamış durumda.

Kısmen de olsa bu sürenin azaltıldığı kimi örnekleri biliyorum. O örnekler iyi bir şekilde incelenebilir ve "olumsuzluğu düzeltme" anlamında bazı değişiklikler yapılabilir.

Bu yalnızca sistem olarak değil, bireysel olarak da böyledir. Bir hekim eğer elindeyse öncelikle hastalarını bekletmemelidir. Bir yolunu bulup en azından buna katkıda bulunmamayı başarmalıdır. Bireysel olarak herkes aynı davranışı benimsemeli, özellikle bizi bekleyenleri bekletmemeliyiz. Doğrusu budur.

Kendi adıma bekletmekten hep korkarım, ama tam da bu nedenle çoğu zaman bekleyen de ben olurum. Beklememek ve bekletmemek bence bir kültürdür. O öğrenilir, tutum ve davranışlara yansır.

Eğer beklemek çeşitli nedenlerden dolayı "kaçınılmaz" bir durum olursa bundan da yararlanmak, "olumlu sonuçlar" sağlayacak hale getirmek gerekir.

Bir sağlık kurumunda muayene ya da başka bir hizmeti bekleyenlere bakıldığında görülecek şeylerden birisi insanların çektikleri sıkıntılar ve yaşadıkları kaygılardır. Bunların bazıları o andaki hastalıklarına, sağlık sorunlarına ilişkindir. Herkese doğal gelir bu durum. "Tabii kaygılanacaklar çünkü bir sağlık sorunları var" diye düşünülür, üzerinde durulmadan geçilir.

Oysa "sağlık sorunlarından bile kaynaklansa" ki kaygılar ve sorular sadece bundan kaygılanmaz onlar kaygılarını hekimlerin yanına girdiklerinde de yeterince giderme, sorularının yanıtlarını bulma koşul ve olanağını bulamayacaklardır. Çünkü mevcut sistem ne hekime ne de hastaya bu zamanı ayırma fırsatını tanımayacaktır.

Paradoksu görebiliyorsunuz sanırım. Bir yanda "boşa giden zaman", bir yanda da "yetersiz bir zaman" söz konusu. Aslında ikisi de aynı konuda harcanacak aynı zamandır. Tek farkla: Birisi kapının içinde yaşanır, diğeri dışında harcanır

Şu anda bu ülkede kabul edilse de edilmese de durum böyledir. Yalnız bizde değil! Avrupa Birliği'nin bir çok ülkesinde de böyledir. Daha önce de "7. bölümde" başka bir açıdan ortaya koyduğumuz bu konu tam da bu nedenle Avrupa Hasta Hakları Çalışma Grubu'nun dile getirdiği ve talep ettiği "14 Hak"ta bu da bir başlık olarak yer almaktadır.

Sonuç olarak insanları bu kaygılarından kurtaracak ve sorularına yanıt verecek bir sistem oluşturulması gerekir. Hastalar ve yakınları tüm kaygılarından ve akıllarına gelen sorulardan kurtulmalıdır. Çünkü zaten sorunlu olan sağlık durumlarına bu da ek olarak olumsuz etkide bulunmaktadır.

Bunun için de bazı düzenlemeler yapılarak çeşitli kolaylıklar sağlanabilir. Örneğin aynı zamanda uzmanlık eğitimi verilen kurumlarda örneğin asistanlardan birisi bu amaçla görevlendirilebilir, ya da bu iş başka bir eleman belirlenebilir. Bu görevliler, bekleme süresi içinde onların yanlarına giderek, hem onların sorularını yanıtlayabilirler, hem de genel sağlık bilgilerini çoğaltacak şekilde bilgilendirebilirler. Bunu yaparken onların da öğreneceği pek çok şey olacaktır. En önemlisi de onlarla kurulacak böylesi bir ilişkinin karşılıklı olarak sağlayacağı "duygu, düşünce ve tutum birliği"dir. Onlardan alınacak değerlendirmelerin hizmete olumlu bir şekilde yansıması da buna eklenecek önemli bir başka yarar olacaktır.

Bazı kurumlar ve durumlar için bunun yüz yüze yapılması söz konusu olmayabilir. Ama o koşulda da teknolojinin sağladığı olanaklar ve destekten yararlanılabilir. Bu amaçla çok değişik araçlardan yararlanmak olanaklıdır. Bu ülkede "görsel işitsel" yollarla bilgi aktarımını sağlayabilecek insanlar yetişmekte, bunların çoğu "işsizlik"ten sokaklarda gezmektedir.

Çok sayıda "oyuncu" ciddi bir arayış içinde, duygularıyla düşünceleriyle, bilgi ve deneyimleriyle, bedenleri ve yetenekleriyle "anlamlı ve kendilerini gerçekleştirebilecek" çıkış yollarını aramaktadırlar. Daha da ilerisini söyleyeyim bu amaçla çeşitli çalışmalar yapan özel gruplar olduğunu bile biliyorum. Ama örnekleri çoğaltmak ve yaygınlaştırmak gerekli. Bunların bazılarına "hoş birer fantezi" gibi geldiğini çok iyi biliyorum. Ama düşlemeden, fantezilerimizi konuşmadan da yaşanamayacağını da biliyorum.

Bunların hiç biri yapılamıyorsa sık görülen durumlarla, sık karşılaşılan soru ve sorunları onların anlayabileceği bir şekilde anlatan broşürler, kitapçıklar sunulabilir. İlaç ve tıp teknolojisi şirketlerin reklamlar için ayırdığı kaynakların bir bölümü bu tür gerçekten hasta ve yakınlarının sorun ve kaygılarını giderecek, özel olarak ve bilinçli bir şekilde hazırlanmış yazılı başvuru kaynaklarının yaratılmasında kullanılabilir.

İnsanların hizmet alma sırasında karşılaştıkları bazı sorunların çözümlenmesi onlar için kaygılanmamalarının sağlanması çok önemlidir.

Bekleme salonlarında yukarıdakilerden tümü yapıldığında bile gereksinilen bir durum o zamanın daha hoş ve yararlı biçimde geçmesini sağlayabilmek olmalıdır. Bunun için bugünkü olanaklarla yapılabilecek çok şey vardır.

Bir yolunu bulup insanları beklerken sıkmamayı başarabiliriz. Bekleme salonlarımıza bir de bu gözle baksak ne kaybederiz?

___________________
(*) Günümüzde güvenlik gerekçesiyle bu tür bekleme salonları artık gözetim altında. Çoğunlukla yalnız görüntüleri izleniyor ve kaydediliyor. Bunları izleyerek bekleyenlerin durumlarını, duygularını ve düşüncelerini anlamak mümkün olabilir. Böyle bir "gözleme"nin yapıldığı kurumlarda çalışan hekimler ve sağlıkçılara, bir fırsatını yaratıp bu görüntüleri izlemelerini öneriyorum. Sanırım öğrenecekleri çok şeyler olacaktır.

Aralık 2008/Alihocalar

 

GERİ

 

BU SİTENİN HER HAKKI MAHFUZDUR.
ANCAK KAYNAK BELİRTEREK ALINTI YAPILABİLİR.