GERİ

 


  SACHS'IN HASTALIĞI

Hekimlerin gündelik pratiğine ilişkin bir anı, öykü kitabı gibi okunabilen bir kitaptan söz etmek istiyorum.

Dr. Martin Winckler'in yazdığı "Sachs'ın Hastalığı" adlı kitap.

Kitabın yayınlandığı yıllarda İstanbul Film Festivali'nde de bu kitapta yazılanların anlatıldığı bir filmi gösterilmişti.

Dr. Martin Winckler Fransa'nın küçük bir kasabasında yaşayan ve mesleğini uygulayan bir hekimdi. Başka kitapları olduğunu da öğrenmiştim.

Wincler "Sachs'ın hastalığı" adlı bu kitabında Fransa'da çalışan bir birinci basamak hekiminin mesleki pratiği yanında insan ilişkilerindeki tutum ve davranışlarını dile getiriyordu.

Birçok hekim hatta hasta bunda ilginç bir yan bulmayabilir. Ancak Dr. Winckler bunları öyküleştirirken hekimlik uygulamasıyla ve hekimlik mesleğiyle ilgili en temel kurallar ve etik ilkeleri anlatmaya çalışıyordu.

Bu yanıyla etikle ilgili bir kitap gibi de düşünülebilirdi. Konuları kuramsal olarak anlatmak yerine böyle bir öykü anı biçiminde anlatmak da okuyana sağladığı rahatlık yanında üzerinde daha rahat düşünmesi için de aracı oluyordu.

Ama bir yanı daha vardı: O bu kitabı gündelik bir dille ve "hasta ve yakınlarının gözüyle ve onların diliyle" anlatıyordu.

Birçok ülkede basılmış olan bu kitabı ülkemize Gülçin Balamir Coşkun'un harika çevirisiyle Güncel Yayıncılık kazandırmıştı. 450 sayfalık 2. hamur kağıda basılmış kitap 1998 yılında piyasaya çıkmış olmasına karşın arandığında bulunabiliyor.

Martin Winkler'in "Sachs'ın Hastalığı" kitabının biraz daha tanıtmak istersek şunlardan söz edebiliriz:

Kitap, hekimlerin başucu kitabı olan ve "hasta muayenesinianlatan "prepödetik kitabı"nda olduğu gibi bir hekimin bir hastasını muayene ederken yapması gerekenleri anlatıyor öncelikle.

Üstelik Winckler onları yukarda söylediğim gibi bir kahramanın "Dr.Bruno Sachs"ın kimliğinde, hepimizin gündelik yaşamda sıkça tanık olduğumuz yaşanmış, ya da yaşanabilecek canlı olayları öyküleştirerek ayrıntılarıyla anlatıyordu.

Muayene sırasında hastayla kurulan hasta hekim ilişkisi, hekimlerin yaptığı müdahale ve uygulamalarla hastaya yapılması gereken bilgilendirme ve ondan alınan "aydınlatılmış onam"a kadar tüm işlemler ve tabi adını açıkça söylemese de "hasta haklarının" tüm unsurları bulunuyor.

Ayrıca bir hastanın tam bir klinik ve sistemik muayenesinin nasıl yapılacağı ve bunun önemi, hastalarla ilgili kayıtların nasıl tutulacağı ve bunun anlamı dahil bir çok konu ele alınıyor.

Dr. Sachs bir "birinci basamak" hekimi. Bence kitabın en hoş yanı da bu. Birinci basamak yani "genel pratisyenliğin" hem hekimler için hem de hizmet alanlar ne anlama geldiğini çok güzel ortaya koyuyor. Sağlık sisteminin neden basamaklı olması gerektiğine ilişkin örnekler ve bunun gerekçeleri var.

Dr. Sachs'ın Hastalığı kitabında yalnız tedavi edici hekimlik değil koruyucu hekimliğin anlam ve önemini vurguluyor.

Dr. Sachs bize göre daha olanakları daha fazla, daha gelişmiş ve uygar bir ülkede hekimlik yapıyor. Birçok hekimin sıkça yakındığının tersine daha bilinçli ve kültürlü hastaları var. Dolayısıyla daha uygar bir ilişki söz konusu ve bir hekim olarak bundan aldığı "keyfi" de dile getiriyor.

Ama önemli ve güzel olan, hastayı ve yakınlarını herşeyden önce "insan" sayan bir ilişkiyi anlatıyor olması. Dr. Sachs'ın aktardığı örneklerin çoğu bu "iletişim ve birbirini anlama noktası"nı açımlamaya çalışıyor.

Dr. Sachs herkes gibi bir "insan". Kendine özgü özellikleri var ama yine de onda, herkes kendisine koşut yanlar bulup çıkarabilir kanımca. Biraz dağınık, biraz unutkan, gündelik işleri çok önemsemeyen, ama okuyan, gündelik yaşamında da ilişkide olduğu insanlara saygılı ve sevgiyle yaklaşan, çok kolay açılmayan ama soğuk davranmayan, birçok gündelik işi kendi başına çözecek zamana sahip olmayan "sıradan" biri. İşte kitapta bunlar da anlatılıyor. Yani "doktorların da hizmet verdikleri insanlardan farklı olmadıkları" vurgulanıyor.

Bir örnek diyalog

Dr. Sachs'ın 2-3 yaşlarındaki küçük kız Amélie ile diyalogu:

-"Ben doktor Sachs'ım, beni daha önce görmüştün. Fakat uzun zaman oldu, belki hatırlamıyorsun. Bu sefer annen seni aşı olmak için değil, iyileşmen için getirdi. Yatırılmayı sevmediğini biliyorum. Küçük çocuklar ve bebekler bunu sevmezler. Senin yaşındayken yabancılara güvenilmez.. "

Okuyup sonra yazmak

Dr. Bruno Sachs'ın hem gündelik hem de mesleki yaşamında yaptıklarının anlatıldığı bu kitabın her hekimin okuması gereken bir ders kitabı olduğunu düşünmüştüm o sıralar.

Düşünmekle de kalmamış; Dr. Bruno Sachs'ın anlattıklarını bir yandan okurken, bende yaptığı çağrışımlarla, yirmi yıllık deneyimin birikimlerini paylaşmak için internet ortamında adına "YAZILI OKUMALAR" dediğim bir de yazı dizisi başlatmıştım. Bu yazıların ulaştığı meslektaşlarımdan bir ses, bir yanıt geleceğini umuyordum.

Herkesin katılımına açık bu yazılarda daha çok bir "hekim" olarak deneyimlerimizi paylaşmayı ve hekimlik pratiğine ilişkin doğruları tartışmayı amaçlıyordum.

İlk yazıdan sonra değer verdiğim insanlardan olumlu tepkiler almış, bu da benim bu işe yönelik ısrarıma neden olmuştu.

Tepkiler

Yazılarımı izleyen hekimlerden geleceğini umduğum tepkiler gelmeye başlamıştı. Bunlardan birisinde Dr. Naciye Gönül Tanır şöyle diyordu:

"...Çok haklısınız. Daha önceki 10 yazıda da çok haklıydınız. Bugüne kadar okumamış olduğumdan dolayı pişman olarak bu kitabı aldım. Her yazınızla ilgili en az bir anım olmuştu. Hem 1., hem 2., hem de 3. basamakta çalışmış bir hekimim. Hekimlik uygulamaları ve iyi hekimlikle ilgili "fanatik" denilebilecek düşünce ve duygularım var. Sizin de satırlarınızda TTB ilkeleri çerçevesindeki rasyonel düşüncelerin yanında bir "aşkı" da sezinledim mesleğimize. Ama beni en çok etkileyen hekimlikten çok bir hasta olarak yazılarınızı okumuş olmam."

Ben ona yazdığım yanıtta şöyle dedim:

"Demek ki yazılan boşa gitmiyor. Birileri okuyor ve kimi sonuçlar çıkarıyor. Buna çok sevindim. Amacım en az konuştuğumuz ama bence en çok hemfikir olacağımız -ama gündelik uygulamada yine çok az hemen hiç gerçekleştirmediğimiz- konularda hekim arkadaşlarımı düşünmeye, tartışmaya ve uygulamaya kışkırtmak.Tüm hekimlerin aynı noktaya aynı zamanda gelemeyeceğini biliyor ama yine de sonunda başaracağımıza ilişkin bir umut taşıyorum. Bu umut aslında sizin gibi insanların varolduğunu bilmemden kaynaklanıyor. Sesimizi çoğaltmalıyız."

Çoğaltmak gerekir

Hekimler uygulamaları sırasında bilimsel bilgiyi de üretirler. Bir bilgi daha vardır ama bu "bilimsel" sayılmadığı için pek yazılıp çizilmez. Yazıldıkları yerler anı kitaplarıdır, küçük sohbet ortamlarında aktarılan küçük öykücüklerdir, bir hasta başında yapılan bir bilimsel tartışma sırasında verilen küçük örneklerdir. Ama sadece küçük bir çevrenin işine yarar. Diğerleri aynı yollardan geçerek aynı şeyleri defalarca yeniden keşfetmek zorunda kalırlar.

Bazı hekimler kendi yaşam pratiklerinden yola çıkarak Dr. Winckler'in yaptığına benzer biçimde davranarak bunları yazıyor. Doğrusu ben bunları da okumayı seviyorum. Ama pek azı kişi kendi deneyimlerini bir kitap haline getirip başkalarıyla paylaşıyor. neyse ki "elektronik ortam" yani "internet" çıktı da bunlara ulaşmak daha kolay hale geldi.

Şimdi bu kitabı ve orada okuduklarıma dair yazıları aradan geçen yıllarda ülkemizde ve dünyada sağlık ortamında yaşananlardan sonra bir başka boyuttan da bakıp, yine o boyuttan gelecek katkı ve destekle zenginleştirerek burada, yani "HASTA HAKLARI PLATFORMU"nun sitesinde bana ayrılan bölümde sunmak ve tartışmak istiyorum.

Bu bölümü izlerken, önce bu kitabı okumanızı, anlatılanlarla ilgili kendi yaşadıklarınızı ve deneyimlerinizi bizlerle paylaşmanızı, gerek sitemize bağlı olan blogda, gerekse "hasta hakları iletişim listemiz"de tartışmamızı ve sizlerin kendi yaşadıklarınızdan ve deneyimlerinizden uyola çıkarak yazacağınızı ve paylaşacağınız kitaplar için bu yazıların özendirici olmasını diliyorum.

YAZILILI OKUMALAR:
SACHS'IN HASTALIĞI

 

 

 

GERİ

 

BU SİTENİN HER HAKKI MAHFUZDUR.
ANCAK BİLGİ VEREREK VE KAYNAK BELİRTEREK ALINTI YAPILABİLİR.